Modern restoratif diş hekimliğinde, restoratif materyaller ile diş yapısı arasında güçlü ve dayanıklı bir bağlantı oluşturmak, uzun vadeli klinik başarı için çok önemlidir. Adeziv diş hekimliğinde kullanılan iki ana temel yapı, diş minesi ve dentin olup, her ikisi de adezyon stratejilerini etkileyen farklı yapısal ve kimyasal özelliklere sahiptir. Selektif-etch, asitmeleme modları arasında en çok tercih edilen tekniktir.
Mine ve dentin: birbirinden farklı materyal için bağlantı
Diş minesi, dişin en dış tabakasıdır ve yüksek oranda mineral içerir. Yaklaşık %96 hidroksiapatitten oluşan diş minesi, yoğun ve kuru bir yapıya sahiptir ve uygun şekilde asitle pürüzlendirildiğinde adezyon işlemi dentine göre daha kolaydır.
Dentin ise daha organik, nemli bir yapıya sahip ve karmaşık tübüler bir dokudur. Kolajen ve su oranı yüksek olduğundan fazla asitlendirmeye karşı daha hassastır ve yanlış uygulama durumunda postoperatif hassasiyet görülebilir.
Etch-and-rinse, self-etch ve selektif etch stratejileri
Hem diş minesinin hem de dentinin fosforik asit ile pürüzlendirilmesimesi tekniği olan total-etch (veya etch-and-rinse) geçmişte yaygın olarak kullanılıyordu. Bu yöntem diş minesine mükemmel bir adezyon sağlasa da, dentinin aşırı demineralizasyonuna yol açarak adezyon gücünü azalttığı ve hassasiyet riskini artırdığı görülmüştür.
Bu sorunları gidermek için, self-etch adezivler geliştirilmiştir. Bu adezivler, ‘rinse’ adımını ortadan kaldırır ve dentin dokusuna daha hassastır. Ancak, etching işlemlerinin yetersizliği nedeniyle genellikle mine yüzeyinde yetersiz performans gösterirler. Self-etch adezivlerin kullanıldığı tedavilerde, marjin renklenmesi daha fazla görülmektedir.
Bu, her iki yöntemin en iyi özelliklerini bir araya getiren bir hibrit teknik olan selektif-etch yönteminin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Selektif-etch yöntemi, fosforik asidin sadece diş minesi marjinine yaklaşık 15 saniye uygulanması ve ardından durulayıp kurutulması işlemlerini içerir. Dentin dokusu dokunulmadan bırakılır veya self-etch bir ajan veya universal bir adeziv uygulanır.
GC'nin G-Premio BOND’u gibi universal bonding sistemler tüm asitleme modları ile kullanılabilir. AdheSE* ve Clearfil SE Bond* gibi önceki self-adeziv bonding sistemleri, tüm asitleme sistemleri ile kullanımına uygun değildir ve kullanım öncesinde dentinin asitleme işlemi, dentine uzun süreli bağlantı performansı açısından risk oluşturmaktadır.1 Dolayısıyla, iki yüzey arasındaki sınır her zaman kesin olarak belirlenemeyebileceğinden, güvenli tarafta olmak için selektif-etch modunda bile universal bonding en iyi seçenektir.
Universal adeziv sistem asitlendirme stratejilerini değerlendiren yakın tarihli bir meta-analiz, fosforik asit ile ön asitlendirmenin marjin renklenmesini önemli ölçüde azalttığını, self-etch uygulamasında postoperatif hassasiyet oranının en düşük seviyesinde olduğunu ortaya koymuştur. Bu sonuçlar, selektif-etch yönteminin diğer ikisi yöntemin avantajlarını bir araya getirdiğini göstermektedir.
Diş Minesinin Korunmasının Önemi
Mümkün olduğunda, kavite preparasyonu veya restoratif işlemler sırasında diş minesinin korunması son derece önemlidir.3 Bu yaklaşım, minimal invaziv diş hekimliği ilkeleriyle uyumludur ve birçok klinik avantaj sunar.
İlk olarak, diş minesi üstün bağlantı kuvveti sağlar.4 Adeziv sistemler, dentine kıyasla diş minesine daha yüksek ve daha güvenilir bağlanır ve restorasyonun ömrünü uzatır.
İkinci olarak, mine sınırı olan restorasyonlar daha uzun ömürlüdür.5 Mine, zamanla bozulmaya ve marjin sızıntısına karşı daha dirençli olduğu için restorasyonun bütünlüğünü korumaya yardımcı olur ve ikincil çürük oluşumu olasılığını azaltır.
Üçüncü olarak, mine estetik stabiliteyi destekler.6 Asitle pürüzlendirilmiş mine marjinlerde renklenme daha az görülür, bu da uzun dönem estetik görünümü artırır.Dördüncü olarak, diş minesinin korunması postoperatif hassasiyeti en aza indirmeye yardımcı olur. Doğal bir bariyer olan diş minesi, altındaki dentin ve pulpa dokusunu termal ve kimyasal uyaranlardan koruyarak hastanın konforunu artırır.
En önemlisi, diş minesinin korunması, konservatif diş hekimliğinin temel ilkelerinden biri olan sağlıklı diş yapısının mümkün olduğunca korunması ilkesini destekler. Bu, dişin biyolojik bütünlüğünü korumakla kalmaz, aynı zamanda restoratif tedavilerin prognozunu da iyileştirir.
*GC’nin tircari markaları değildir.
Referanslar:
- Frankenberger R, Lohbauer U, Roggendorf MJ, Naumann M, Taschner M. Selective enamel etching reconsidered: better than etch-and-rinse and self-etch? J Adhes Dent. 2008 Oct;10(5):339-44.
- Assis P, Silva C, Nascimento A, Anníbal H, Júnior S, Soares N, Junior R, Braz R. Does Acid Etching Influence the Adhesion of Universal Adhesive Systems in Noncarious Cervical Lesions? A Systematic Review and Meta-analysis. Oper Dent. 2023 Jul 1;48(4):373-390. doi: 10.2341/22-067-LIT.
- Laegreid T, Gjerdet NR, Vult von Steyern P, Johansson AK. Class II composite restorations: importance of cervical enamel in vitro. Oper Dent. 2011 Mar-Apr;36(2):187-95. doi: 10.2341/10-126-L.
- Breschi L, Maravic T, Mazzitelli C, Josic U, Mancuso E, Cadenaro M, Pfeifer CS, Mazzoni A. The evolution of adhesive dentistry: From etch-and-rinse to universal bonding systems. Dent Mater. 2025 Feb;41(2):141-158. doi: 10.1016/j.dental.2024.11.011.
- Bagheri M, Ghavamnasiri M. Effect of cavosurface margin configuration of Class V cavity preparations on microleakage of composite resin restorations. J Contemp Dent Pract. 2008 Feb 1;9(2):122-9.
- Hong X, Huang Z, Tong Z, Jiang H, Su M. Clinical effects of different etching modes for universal adhesives: a systematic review and meta-analysis. Ann Palliat Med. 2021 May;10(5):5462-5473. doi: 10.21037/apm-21-890.